DSC04073 (2)

Nail, Amerika’da doğmuş, ilkokulu New Jersey’de okumuştu. Daha sonra babası görevi dolayısıyla yurdumuzu dönünce Türkiye’ye gelmişlerdi. Nail oldukça kilolu bir çocuktu. Annesi ona sürekli spor yapmasını söylüyordu ama Nail bir türlü spora başlayamıyordu.
“Ben de spor yapmak istiyorum ama burada ne beyzbol okulu var, ne de hentbol oynayan kimse var. Burada hiç farklı spor branşı yok. Herkes İngiliz futbolu oynuyor ama ben İngiliz futbolunu sevmiyorum. amerikan futbolu olsa neyse” diyordu.
Bir gün babası ona ata sporlarından birini tanıtmaya karar verdi. Babasının Nail’e getirdiği top çok enteresandı. Yumruk büyüklüğündeki bu küçük topun etrafına ipler bağlanmış ve uzun bir örgü ile kuyruk haline getirilmişti.
— Bu da nedir baba?
— Bu tomak topu.
— Tomak mı, o da nedir?
— Tomak bizim ata sporlarımızdan birisidir. Tarihi bir oyundur ama gerçekten eğlenceli ve zevklidir. Altı kişilik iki grup oluşturulur ve herkes karşı takımdan bir kişi ile eşleştirilir. Herkesin elinde bu toptan bir tane vardır. Hedef rakibin sırtına bu topla vurmaktır. Tabi rakibin senin sırtına vurmak istediğinde ondan ustalıkla kaçman gerekiyor. Yüze vurmak yok, vücudun başka bir yerine vurmak yok.
Nail topu aldı, dikkatlice inceledi. Çok ağır değildi. İpin ucundan tutup topu daireler çizerek çevirmeye başladı. Hoşuna gitmişti.
— Hadi şimdi sırtıma vurmaya çalış.
İlk sallamasında babasının kafasına vurdu topu.
— Başıma vurursan elenirsin. Dikkat et!
Nail bu sporu çok sevdi. Babasının aldığı iki topu okula götürüp beden eğitimi öğretmenine bu sporu anlattı. Öğretmeni de çok hoşlandı bundan ve okulda hemen bir tomak kulübü kuruldu.
Nail tomak sayesinde hem kilolarından kurtuldu hem de ilçe şampiyonu oldu.

Recommended Posts

Ravza-i Mutahhara. Hz. Muhammedin Kabri
Alıntı ŞİİR

Mevlid-i Nebi Kutlu Olsun

Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır buNazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu Felekde mâh-ı nev Bâbü’s-Selâm’ın sîneçâkidirBunun kandîlî Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu Habîb-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazîletdeTefevvuk kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâilAmâdan içti mevcûdât çeşmin […]