Bağdat’ta kurulmaya başlayan ve İslam dünyasında İlim çalışmalarının çekirdek çalışmalarının yapıldığı medreseler yüksek öğretimin yapıldığı yerlerdi. Nizamü’l-Mülk tarafından kurulan Nizamiye Medreseleri birçok yönüyle incelenmeye değer kurumlardır.

Birçok kaynakta “ilk üniversiteler” olarak anılan bu kurumlar İslam dünyasında ilmi gelişmelere öncülük etmişlerdir.

Nizamü’l-Mülk çoğu zaman bu medreseleri bir müderris adına yaptırırdı.(1)  Yani önce müderris tayin edilir sonra onun adına, onun eğitim-öğretim yapacağı bir medrese inşa edilirdi.

Medrese kavramı da aşağı yukarı bu dönemlerde kullanılmaya başlar. George Makdısi, “medrese” kavramını “hukuk okulu” (college of law) olarak çevirmiştir. Bunun gerekçesini açıklarken de bu medreselerde temel faaliyetin fıkıh dersi okutmak olduğu ve fıkının İslam hukuk ilmi olmasından hareket etmiştir. Bu fikre tamamen katılmak mümkün görünmüyor. Zira İslam’ın altın çağı dediğimiz dönemde yetişen Matematik, Tıp, Astronomi, Mekanik bilginlerine ve onların icatlarına baktığımızda bu konularda da ciddi eğitimlerin olması muhtemel görünüyor.

Bilim tarihi açısından kaynaklarda kurumlardan ziyade insanlar zikredilmiştir. Örneğin adı geçen ilim adamlarının hayat hikayeleri anlatılırken hangi kurumda eğitim gördüğü değil hangi hocadan ders aldığı anlatılmıştır. İbn-i Sina’nın Mahmûd el-Messâh’tan ve İsmâil b. Hüseyin ez-Zâhid’den ders aldığı,(2) Ali Kuşçu’nun, Bursalı Kadızâde Rûmî, Gıyâseddin Cemşîd ve Muînuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersi aldığı(3) belirtilmektedir.

Tarihe yön veren icatların yapıldığı, batıdan yoğun tercüme faaliyetlerinin yürütüldüğü zamanlarda bütün bu ilmi faaliyetlerin kurumsallıktan uzak münferit çalışmalar olarak yürütüldüğünü düşünemeyiz. O halde bu zamanların daha derinlemesine incelenmesi ve araştırılması gerekmektedir.

Nizamiye Medreseleri’nin İslam Eğitim Tarihi içindeki yeri hakkıyla araştırıldığında öyle inanıyorum ki eğitim metodolojisi açısından da, müfredat ve bu müfredatın diğer alanlar üzerindeki etkileri açısından da kayda değer bilgilere ulaşılacaktır.

İslam’ın Altın Çağı’nın sekteye uğramasına nedenlerini araştıran tarihçilerin siyasi nedenler kadar eğitimdeki dejenerasyonun etkileri üzerinde de inceleme yapmaları gerekmektedir.

Dr. Ahmed Çelebi Nizamiye Medreseleri’nin tarih sahnesinden silinmesine de neden olarak fitnelerin çokluğunu da zikretmiştir. Her ne kadar aynı dönemlerde Moğollar’ın ortalığı kasıp kavuran, girdiği yerdeki her şeyi yakıp yıkan istilaları olsa da “fitne” başlığı ile zikrettiğimiz bozulmanın temellerini, bunu doğuran ilmi tartışmaları ve eğitim müesseselerinin bu fitne ateşine etkileri incelenmeye değer konulardır.

Bu konuları araştırmak eski ve küllenmiş konuları yeniden alevlendirmek olarak anlaşılmamalıdır. Tarihin tekerrür etmemesi için ibret almamız gerekliyse bu ibreti alabilmek için nedenleri iyi tahlil etmek ve aynı hatalara düşmemek için tedbir almak zorundayız.

Eğitim zihinlerin şekillenmesine ve bu sayede toplumun şekillenmesine önemli etkileri olan bir alandır. Çok ince ve ayrıntılı çalışmalar yapmaya muhtaçtır.

 

— — — — — — — — — — — — — — — —

(1) İslam’da Eğitim-Öğretim Tarihi, Dr. Ahmed Çelebi (Tercüme Prof. Dr. Ali Yardım), İstanbul 2013, s.201.

(2) Diyanet İslam Ansiklopedisi, “İbn-i Sina” maddesi, cilt.20, s.319.

(3) Yavuz Unat, Ali Kuşçu, Kaynak Yayınları, 2000

Recommended Posts

Ravza-i Mutahhara. Hz. Muhammedin Kabri
Alıntı ŞİİR

Mevlid-i Nebi Kutlu Olsun

Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır buNazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu Felekde mâh-ı nev Bâbü’s-Selâm’ın sîneçâkidirBunun kandîlî Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu Habîb-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazîletdeTefevvuk kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâilAmâdan içti mevcûdât çeşmin […]