ÖZÜN ÖZÜ: Öldürmeyen silahlar adalet sistemi içerisinde yer alırsa insanlık kurtulur.

ÖZET: Savaşların bitmesini beklemek safdillik olur. Savaşlar, devletler ve milletler arasında çatışmalar sürüp durmaktadır. Aynı zamanda güvenliği sağlamak için silahlara ihtiyaç vardır. Peki bu silahlar karşıdakini öldürme kapasitesine sahip olmak zorunda mıdır? Öldürmeyen ama sadece belirli bir süre uyutan, etkisiz hale getiren şok silahları, elektromanyetik silahlar yapılamaz mı?

***

Silah, bir tehlikeyi veya tehdidi bertaraf etme aleti olarak anlaşılırsa meşru bir araç olarak görülebilir. Aynı araç bireysel veya devlet düzeyinde zulüm ve baskı kurmaya, sömürmeye, sindirmeye de hizmet edebilir.

Avcılıkla beslenen insanlardan beri çeşitli silahlar icat edilip yapılagelmiştir. Avcılık yapan insanların yiyecekleri hayvanı öldürmeleri ve bunun için silah kullanmaları makul bir mantığa oturtulabilir. Peki savaşlarda düşman diye tanımladığı karşı taraftan herkesi öldürmeye yarayan silahlar ne kadar insanidir. Hele ki gökten atılan bir bombanın ayırım yapmadan herkesi öldürmesi nasıl izah edilebilir.

Savaş olmasın, insanlar kardeş olarak yaşasın temennilerinin gerçekçi olmadığı kabul edilebilir. “Medeniyet” ne kadar ilerlerse ilerlesin silah teknolojileri başı çekmeye devam ediyor. Atıldığı bölgede canlı bırakmayan atom bombasından sonra insanlar nükleer bombalar imal ettiler ki tecrübe edilmemiş olsa bile bütün dünyayı yok edecek kapasitenin olduğu bilinmektedir. Bu kadar vahim silahlar edinmenin bunlara kaynak ve emek sarf etmenin nasıl bir amacı olabilir. Güç elde etme hırsı insana çok şey yaptırır.

Şok silahları, uzaktan insanları elektrik dalgaları ile uyutma, hareketsiz kılma gibi teknikler olmasına rağmen hala öldürücü silahlar geliştirilmekte, üretilmekte ve insanlığın başına bela edilmektedir. Otonom araçlar, yapay zeka teknolojisi ile birleştiğinde yararlı birçok alet üretilebilecektir. Fakat bu konuda da yine silahlar başı çekiyor. Kendi kendine hareket edebilen düşmanı bulup öldürecek silahlar ve robotların deneme üretimleri yapıldı hatta kullanılmaya başlandı bile. Aynı teknoloji ile tarım çok daha kolay yapılabilir, atıklar geri dönüştürülebilir, ağır ve tehlikeli işler güvenle yerine getirilebilir. Önce silah yapılmaya devam ediliyor.

Neden silah geliştirmeye devam ediyoruz? Çünkü insanın en büyük ve en tehlikeli düşmanı yine insandır.

İnsanlar silahları birbirlerine karşı kullanmaya başladıktan sonra acı tecrübeler yaşadıkça güya kurallar ve prensipler belirlemek için uğraştı. Savaş herkesçe meşru kabul edildi ama “savaş suçları” diye de bir kavram icat edildi. Bu kavram da sözümona savaş suçlarını kimin tespit edeceği ve nasıl yargılanacağına göre ülkesine ve adamına göre farklı yorumlanabiliyor.

Terör örgütleri, filanca örgütü meşru görenler, terör örgütü görenler ayırımı, silah yardımları ve benzeri derin ve karışık mevzular araya girince karıştıkça karışıyor. Gizli gayeler, gizli anlaşmalar, el altından destekler devam ettikçe namertlik alıp başını gidiyor bu alanda da ahlak yok oluyor ve kanun işlemez hale geliyor.

Politik ve derin konulara girmeden şu soruyu sormak gerekiyor. Amaç herhangi bir rakibi yanlıştan vazgeçirmek veya etkisiz hale getirmekse öldürmek tek yol mudur? Öldürmeden de etkisiz hale getirilemez mi?

Savaş ve çatışma ortamlarında yargısız infazların olması muhtemeldir. Konumuz silah olduğu için bununla sınırla kalmak üzere sorulması gereken soru bir aletin silah olabilmesi için ille de öldürücü olması mı gerekiyor?

Bir siyasi söylem olarak savaş karşıtlığı bir grup insan arasında taraftar bulabiliyor. Devlet düzeyinde savaştan kaçabilmenin yolu da yine silah gücüne sahip olmaktan geçiyor maalesef. Hele suç ve suçlularla mücadelede silah gücü mutlak gereklilik gibi görünmektedir.

Silaha karşı olmaktan daha farklı bir arayışa girmek gerektiğini düşünüyorum. Öldürmek maksadıyla silah kullanmayı tamamen bitiremez miyiz? Belirli bir süre bayıltma, hareketsiz bırakma, zarar vermesini engelleme gibi daha insani bir etkiye sahip silahlar olamaz mı?

ÖLÜMÜ HAKEDENLER

Bir de işin ceza boyutu vardır. İşledikleri suç dolayısıyla ölümü hakedenler de mevcuttur yeryüzünde. Bireysel suçlar olan adam öldürme, tecavüz, işkence veya hayvanlara eziyet edilmesi, öldürülmesi gibi bazı şuçlar vardır ki cezasının ölüm olduğunu düşünenler olabilir. Bazı hukuk sistemlerinde bu tür bazı suçların cezası ölüm olan belirlenmiştir. Bu gibi durumlarda bile artık kişiye acı çektirmek değil, cezası olan ölümü bir an önce icra etmek üzere sistem kurgulanmıştır. Örneğin öldürücü ilaçlar verilmesi gibi bir yöntemle veya elektrik sinyalleri ile hızlı bir ölüm gerçekleştirilmektedir.

Bu şekilde ölüm cezasına çarptırılmak bir yargılama gerektirir ve toplumun üzerinde mutabık kaldığı bir suç ve ceza dengesi mevcuttur. Öte yandan hukuk sistemine güvenmeyen veya verilen cezaları yetersiz bulan kimi insanlar kendilerince ölümü hak ettiklerini düşündükleri kişilerin canına kast etmekte ve sonucunda alacakları hapis cezası gibi cezalara rağmen bunu yapmaktadırlar.

Bireysel silahlanmanın kolaylaştığı ve ölüm cezasının olmadığı sistemlerde bu şekilde adam öldürme suçlarının artacağı anlaşılmaktadır. Yargısız infazları azaltmanın yolu adil bir yargılama sisteminin yürütülmesidir ki bu konuda da dönüp dolaşıp adalet kavramına sığınmaktan başka çaremiz yoktur.

Savaşların yeryüzünde bitmesi muhtemel gözükmemektedir.

“Gelişmiş” ülkeler savaşları kendi coğrafyalarından uzak tutmanın yolunu öğrendiler. Silah üretmeye devam ediyorlar. Fikir ve inanç farklılıklarını çatışmaya dönüştürmek için el altından ayak oyunları yürütüyorlar. Sonra her iki tarafa da öyle yada böyle silah temin ediyorlar. Hem silah üretiminden dolayı kazanç elde ediyorlar, hem de çatışmaları kendilerinden uzakta tutarak güvende olmayı başarıyorlar. Şimdilik planlar böyle yürüyormuş gibi görünüyor. Cahil kitleler var olduğu sürece bu tür planlar yürüyebilir.

Cesaretle ayağa kalkıp “neden birbirimizi öldürüyoruz ki” diye soracak basiretli liderler ortaya çıktığında durum değişebilir.

Durumu kökten değiştirecek olan ise “neden öldürmeyen silahlar yapmıyoruz” sorusunu soracak basiretli, ferasetli ve dirayetli liderlerin ortaya çıkmasıdır.

Öldürmeyen silahlar çok büyük avantaj sağlayacaktır. Tabii bu silahların yaygın kullanıldığı toplumda eşzamanlı olarak objektif ve adil bir hukuk sisteminin hakim olmasını sağlanabilirse sorunların çözümünde devrim niteliğinde bir değişim sağlanacaktır.

Bir kere bireysel silahlanma daha meşru hale gelecek ve yukarıda belirttiğimiz gibi yargısız infazların önüne geçilecektir. Hırsızın, suçlunun, kötü niyetlinin kolayca etkisiz hale getirilip polise teslim edilebildiğini düşünelim. Adil bir hukuk sistemi olduğu sürece suçlunun hak ettiği cezayı çekeceğini söyleyebiliriz. Bu durumda geniş kitlelerin hukuk sistemine güvendiği ve adalet için gönüllü çalıştığı bir sistem inşa edilmiş olur. Böylece suç işlemeye teşebbüs edecek olanlar kaçacak deliklerinin olmadığını fark ederek büyük ölçüde suçtan caymayı tercih ederler. Adalete güven tesis edilince kendi başına hasmıyla, düşmanıyla mücadele etme çabasına da ihtiyaç olmaz.

Devletler düzeyinde düşündüğümüzde “öldürmeyen” silahlara sahip olan toplum düşmanlarına karşı iki avantaj elde eder. Birincisi öldürme kapasitesi olmadığı için daha kolay ve cesaretle ateşlenecek olan silahların olması. İkincisi ise bu öldürmeyen silahlara karşı düşmanın öldürücü silahları kullanmasının asimetrik güç kullanımı sebebiyle engellenebilmesi.

Ütopik gibi de görünse böyle bir dönemin geldiğini düşünürsek öldürmeyen silahlara karşı öldürücü silahların meşruluğu kalır mı? Karşılıklı silahlanma veya silahsızlanma anlaşmaları yapılırken öldürmeyen silahlara sahip olanlar bir avantaj elde eder. Niyetinin ve amacının sadece kendi güvenliğini korumak olduğu apaçık ortada değil mi? Silahımı çok kolay ateşlerim, zira karşı tarafı öldürmeyecek. Silahımın karşı tarafı öldürmüyor olması veya sadece geçici süre etkisiz hale getirmesi benim asıl amacımın kendi güvenliğim olduğunu ortaya koymaz mı?

Şu soru akla gelebilir: acaba bu tür silahların basite alınması hırsızlık, gasp, mala zarar gibi suçları artırmaz mı? Bunun da cevabı yine adalet sisteminde saklıdır. Eğer her suça denk ve caydırıcı bir ceza konulduysa yani hukuken ve vicdanen adil bir ceza sistemi varsa bütün bu tür suçlar engellenir.

8 Ekim 2021

Cuma

Leave A Comment

Recommended Posts

Ravza-i Mutahhara. Hz. Muhammedin Kabri
Alıntı ŞİİR

Mevlid-i Nebi Kutlu Olsun

Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır buNazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu Felekde mâh-ı nev Bâbü’s-Selâm’ın sîneçâkidirBunun kandîlî Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu Habîb-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazîletdeTefevvuk kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâilAmâdan içti mevcûdât çeşmin […]