Küçük dayısı görüşmek istediğini belirterek telefon ettiğinde Şemseddin korktu. Bu adam yüzyüze görüşmek istiyorsa bu işin içinde bir bit yeniği vardı. Telefonla konuşmak istemediği bir konu olmalıydı.

Babasının bundan rahatsız olacağını, haberi olursa izin vermeyeceğini biliyordu. Ama böyle sürekli kaçarak, yabancıymış gibi davranarak da nereye kadar devam edebilirdi. Sadece görüşmekten zarar gelmez diye düşündü.

Uzun zamandır sadece yılda bir kez bayramda filan görüşmüşlerdi. Yolda görse belki tanırdı dayısını ama hayatı hakkında, ne yaptığı, nasıl bir insan olduğu hakkında çok güncel bilgileri yoktu. Dayısı onu otobüs durağından son model siyah bir ciple aldı. Gözünde siyah camlı gözlükleri, şekilli, tarzlı, biçimli sakalları ve bıyıkları ile aslında yolda görse de tanıyamayacağı birisiydi.

“Naber yeğen? Bankacı olmuşsun haberimiz yok.”

“Ne yapalım dayı işte yeni yeni iş hayatına alışıyoruz.”

“Aferin sana, ben biliyordum senin büyük adam olacağını. Kurtardın kendini.”

“Sen ne yapıyorsun dayı, iyisin değil mi?”

Dayısı görüntüsü ve tavrı itibarı ile varlıklı birine benziyordu. Eskiden tanıdığı gibi bir hayatı olduğuna emindi. Görüntüde varlıklı olduğunu belli etmeye çalışan ama sadece görüntüden ibaret olan insanlardı bunlar. Bu arabanın yakıt deposunun her zaman boş olduğundan ve sabah on lira, akşam on lira yakıt aldığından, bazen arkadaşlarından dilendiğinden emindi. Çaktırmadan yakıt deposunun göstergesine baktı. Tahmin ettiği gibi yakıt bitti sinyali vardı.

Böyle hava atmayı severlerdi, giyimlerine güya dikkat ederler, markalı şeyler giyinmeye çalışırlar ama kültürel altyapıları yetersiz olduğu için uyumsuz bir giyim tarzları vardı. Dayısı hakkında sanki bir yabancıymış gibi düşündüğüne farketti ve dudağını büzerek tebessüm etti.

Dayısı onu alıp şehrin kenar bölgelerinden bir yere, izbe bir yere gitti. Yol boyu kesik kesik bazı sorular sorup kısa cevaplar alınca Şemseddinin konuşmak istemediğini anlamıştı. Herhalde bu da normal karşılanması gerkeen bir durum diye düşündü. Yılda bir kez ya görüşüp ya görüşmediğin bir dayınla neler konuşabilirsin ki?

“Şemseddin oğlum, annenin babanın durumu sıkıntılı biliyorsun değil mi?”

“Hangi sıkıntıdan söz ediyorsun?”

“Baban kredi borçlarını bir türlü ödeyip bitiremedi. Bize de borçları var. Daha doğrusu biz aracı olup bazı yerlerden borç almıştık eniştemiz için. Onları hiç ödeyemedi.”

Şemseddinin babasının bu hesaplarını pek bilmezdi. Babası ona “sen okulunla ilgilen” diye kendi işlerinden pek söz etmezdi. Biliyordu evet, annesinin anlattığı kadarını biliyordu.

“Annen beni arayıp duruyor. Kadın perişan, her aradığında ağlayıp telefonu kapatıyor. Sen kendini kurtardın ama annen babanı da bu borç yükünden kurtarmamız lazım.”

“Ben elimden geldiğince destek olacağım zaten.”

“Oğlum akıllı ol, öyle maaşla vereceğin destek ne olacak ki?”

“Başka ne yapabiliriz?”

“Bankayı patlatacağız. Sen karışmayacaksın, sadece kasanın yerini ve anahtarın kimde olduğunu söylemen yeterli. Gerisini ben halledeceğim.”

“Olmaz, böyle bir şey yapamam, sen yaparsan da direk ihbar ederim.”

“Ben her türlü yaparım. Ama senin baban için yapacağız bu sefer. Senden de çok şey istemiyoruz zaten. İki küçük bilgi. Ha şunu da açık söyleyeyim; sen söylemezsen ben yine bulurum da biraz uzun zaman alır.”

“Dayı, niye doğru yollardan para kazanmayı düşünmüyorsunuz da böyle pis işlere bulaşıyorsunuz.”

Dayısının teklif ettiği şey soygunda işbirliği yapmaktı. Bunu yapmakla bizzat soygun yapmak arasında bir fark yoktu. Bunu yapamayacağını biliyordu. Korkudan veya becerememekten dolayı değil, böyle bir şeyi vicdanen kabul edemeyeceği, başkasına ait bir hakkı gaspedemeyeceği için.

Sonnot: O bankacı nefsine mağlup oldu mu, olmadı mı? Benim içimden dürüst bir bankacı, namuslu bir veznedar olarak tamamlamak geliyor. Aslında siz hikayeyi istediğiniz gibi tamamlayabilirsiniz. İrade sizin, karar sizin.

 

Recommended Posts

Ravza-i Mutahhara. Hz. Muhammedin Kabri
Alıntı ŞİİR

Mevlid-i Nebi Kutlu Olsun

Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır buNazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu Felekde mâh-ı nev Bâbü’s-Selâm’ın sîneçâkidirBunun kandîlî Cevzâ matla-ı nûr u ziyâdır bu Habîb-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazîletdeTefevvuk kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-ı adem zâilAmâdan içti mevcûdât çeşmin […]